Zaza "kim"liği ve Alevilik
Zaza "kim"liği ve Alevilik

Kırmançların “kim”liğini ele aldığımızda Zazaların kimliğinin farklılığı belirginleşir. Kırmançlar 16.yy’da başlayan kalık topluluklardır. Oysa Zazaların kalık topluluklar olarak oluşumu çok daha farklı bir süreçtir.

Bu olgu Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’i yenmesiyle başlayan bir olaydır. Diyarbakır, Hakkâri ve İmadiye bölgesinde Sultan Selim tarafından Şafii Kırmançların yerleştirilmesi, Kırmanç oluşumu başlatmıştır. Keza Soran oluşumu Musul, Süleymaniye’de daha sonraki dönemde Sultan Murat’ın Bağdat’ı almasıyla gelişmeye başlamıştır. Bitlis, Van, Diyarbakır bölgelerinin Safevi devletinden alınmasına kadar, bu bölgelerde Türkmen Tekeli, Doger, Purnak, Musullu federasyonları egemendir. Bu bölgedeki Akkoyunlu Türkmen devletinin egemenliği İlhanlı Devletinin parçalanmasıyla başlamıştır. İlhanlı Tatarlarıyla bu bölgeye gelen Bayındırlı, Bayat, Purnak, Musullu gibi Başat Türkmen federasyonlarının yanında, Sulduz, Celayir ve Oyrat gibi Tatar federasyonları İlhanlı Devleti altında bölgede egemenleşmiştir.

Diyarbakır İlhanlı devletinin bölgedeki başkentidir. Keza Akkoyunlular da Diyarbakır’ı başkent yapmıştır. Safevi Hanedanlığının Akkoyunlu İmparatorluğundan iktidarı devralması sonucu bu bölgede Türkmen federasyonlarının oluşumu değişmeksizin Safevi Devletine geçmiştir. Yavuz’un Safevi Devletinin kontrolü altındaki Güneydoğu Anadolu’dan Basra Körfezi’ne kadar uzanan ticaret hattında Osmanlı egemenliğini kurmak için başlattığı doğu seferi, bu bölgeden Alevi Türkmenleri sürmüş, yerlerine Şafii Kırmanç ve Soranları yerleştirmiştir.

Zazaların gelişim süreci

Zazaların gelişimi ise daha farklı bir sürecin sonucudur. İlhanlılar sonrasında Doğu Anadolu’da Karakoyunlu daha sonra Akkoyunlu Türkmen konfederasyonları egemenleşmiştir. Karakoyunlu kabile konfederasyonunda boz ulus ismi ile çağrılan başat Türkmen kabilelerine bağımlı olan Ekrad kabileleri yer alır. Bunlar Zirki, Süleymani ve Mahmudi konfederasyona tabi bağımlı “ötele bogul uruglardır”. Bu kavram fethedilen bölgedeki urugların alt düzeyden federasyona kabul edilmesiyle oluşmuş yapıları tanımlar.

Daha sonra egemenleşen Akkoyunlu kabilelerine bağlı olarak Ekrad kabileleri olarak Eğil Buldukanileri, Terçil Zarakileri, Silvan Süleymanileri ve Cizre Bohtileri yer alır. Bu saydığım Ekrad kabileleri Şerefname’de de tanımlanmaktadır. Ve kökenleri bir Kürtlük olgusunu değil, Abbasiler ve Selçuklular döneminden kalma göçebe toplulukları işaret etmektedir.

Daha kuzeyde Erzincan - Erzurum bölgesinde, başat Bayındır konfederasyonuna tabi kabile federasyonları olarak Çemişkezekler ve Pazukiler görülür. Bunların dışında Akkoyunlu konfederasyonunda yer almayan fakat zorla boyunduruk altın alınan Bitlis Rızakarleri ile Cezire Bohtileri ve Eyyübi Melikanları gibi Ekrad taifeleri de görülmektedir. Bu yapıya da baktığımız zaman kuzeydeki Akkoyunlu federasyonunun başat kabilelerinin yanında önemli bir kabile olarak ortaya çıkan Çemişkezekler ve Pazukiler bizzat Şerefname’de yer alan kabilelerdir. Ve bu kaynak da bu kabilelerin kökeninin Melikşah’tan gelme Türkler olduğunu bizzat vurgulamaktadır. Diğer Ekrad kabilelerinin de Arap kökenli kabileler olduğu yine Şerefhan tarafından vurgulanmaktadır ki burada da bazıların iddia ettiği gibi bir çelişki bulunduğu söylenemez. Çünkü Şerefhan Ekradları bir etnisite olarak değil farklı dönemlerde bölgeye gelmiş göçer kabileler olarak vurgulamaktadır.

Akkoyunlu İmparatorluğunda yer alan Çemişkezekler ve Pazukiler Türkmenler ile bütünleşmiş oldukları için, Akkoyunlu hanedanı yerine Safevi hanedanı geçince, Akkoyunlu hanedanına bağlı Sünni Türkmenler olan bütün bu kabileler, daha sonra Safevilerin Kızılbaşlığı Türkmenlerin devrimci ve merkezi otoriteye karşı isyancı ideolojisi olarak Osmanlı’ya karşı devreye sokmasıyla Sünniliği terk etmiştir.

Günümüzde Tunceli, Erzincan ve Varto'da Zazaca konuşanlar aslında KUzey Türkmen topluluklarıdır.Türkmen kabilelerinde Aleviliğin gelişimi

Safevi Kızılbaş etkisiyle bu bölgelerdeki kabileler Türkmen kabileleriyle birlikte Alevi kimliğine geçmişlerdir. Uzun Hasan’ın Fatih Sultan Mehmet ile çatışması ve Otlukbeli Savaşı, onu takip eden Sultan Yavuz’un Şah İsmail ile çatışması, Doğu Anadolu ve İran’daki Türklük ile Osmanlı Türklüğü arasındaki tarihsel çatışma olarak karşımıza çıkmıştır. 16. yy’da Türkmenler gibi bazı etnilerin Osmanlılar tarafından yok edilirken, Kırmançlar gibi bazı etnilerin geliştirilip güçlendirilmesi açıklıkla görülmektedir. Başka bir bölgede ise Akkoyunlu ve Safevi devletinin ana unusuru olan Türkmenlerin yanında yer alan Ekradlar Türkmenlerle birlikte davranarak Kızılbaşlığa geçmişlerdir.

Buna karşılık Bitlis, Hakkâri, İmadiye bölgesindeki Rozakiler, Telziler ve Zarakiler gibi Ekradlar Selçuklularla birlikte İran, Horasan ve Mevr’de gelişen Şafii mezhebine geçmişlerdir. Burada vurgulanan önemli öğe Selçukluların veziri Nizam-ul Mülk’ün İmam Şafii yolundan gitmesiyle bu bölgede Şafiiliğin gelişmesi olgusu, Güneydoğu’da 16.yy’da görünen Kırmançların da Şafiiliğe geçmesiyle güçlenmiştir.

Alevi Türkmenlere karşı Osmanlı politikası: Kırmanç olgusunun yaratılması

Kırmançlarla Selahaddin Eyyübi’yi bağlantılı gösterme çabasının diğer bir büyük çelişkisi olarak da Selahaddin Eyyübi’nin Eşari mezhebinden olması buna karşın Kırmançların ve Soranların Şafii olması gösterilebilir. Selahaddin Eyyubi’nin Kırmançlardan çok daha farklı kökenlerden geldiğinin kanıtıdır bu.

Yavuz ile Şah İsmail arasındaki mücadelede güç dengelerine bağlı olarak güneydeki Ekrad kabilelerin sürekli saf değiştirmeleri olgusu, Şah İsmail’in yenilmesi sonucu bu kabilelerin Şafii kimliğini öne çıkarak Yavuz’a yanaşmalarıyla sonuçlanmıştır.

Çaldıran sonrasında Diyarbakır, Cezire, Van, Bitlis bölgesinden Safevi Türkmenleri sürmeyi amaçlayan Yavuz, kendisinden önce burada Safevilerin egemenliği altında, Türkmenlerin eklentileri olan bu Ekrad taifelerini kullanmıştır. Yani yukarıda Şeref Han’ın saydığı, Türkmen federasyonlarında Türkmenlerin efendiliği altında yaşayan ve bugün bazılarının Kürt diye tanımladığı çok farklı Ekrad kabileleri ön plana çıkmaya başlamıştır. Türkmenlere karşı Osmanlıların tarafına geçen Ekrad taifelerinin tarihini Şerefname ayrıntılı olarak anlatmaktadır.

Erzincan, Tunceli ve Varto civarında ise Türkmenler Kızılbaş olduğu için daha Çaldıran Savaşı öncesi tüm Anadolu’da Teke, Saruhan, Tokat ve Sivas’ta Osmanlı ordusuna karşı ayaklanan Kızılbaş Türkmenler katledilmiştir. Bu süreçte Türkmen federasyonunda yer alan Çemişkezekler ve Pazukiler de Kızılbaş oldukları için katliam takibine uğramışlardır. Bu süreçte dağlara sığınan Türkmen kabileleri katliamlardan kurtulmak için; federasyonlarında yer alan, Çemişkezekler ve Pazukiler gibi aslında Türkmen olan, Selçuklularla İran’dan gelen çift dilli ve Türkçenin yanı sıra eski Pehlevice lehçesini kullanan Celaleddin Harezmşahlıların bir kolu olan kabileler gibi eski Harezmce ve eski Partça lehçelerine dönmüşlerdir. Türk topluluklarında iki dillilik hep görülmüştür. İşte Türkmen katliamından kurtulmak için pek çok Türkmen kabilesinin günlük hayatta Türkçeyi kullanmayı bırakıp ama Kızılbaşlığın dinsel ritüellerinde Türkçeyi kullanmaya devam etmeleri buradan kaynaklanmaktadır.

Bu bölgedeki Türkmen kabileleri ve bunların içindeki Çemişkezekler, Pazukiler gibi bugün Erzincan bölgesinde yaşayan Zaza olduğunu öne sürdüğümüz kabileler, aslında eski Harezm dili olan bugünkü Zaza dilini, dışarıya karşı katliamlardan kurtulmak için kullanmışlardır. Sultan Murat zamanında devam eden Türkmen katliamlarından kurtulma çabası olarak da bu dilsel gizlenme yolu seçilmiştir. Bu kabilelerin Selçuklular ile birlikte İran üzerinden geldiği ve Melikşah’a bağlı kabileler olduğu Şerefhan’da da açıkça vurgulanmıştır.

Zazaca konuşanlar Türkmen topluluklarıdır

Günümüzde Tunceli, Erzincan ve Varto’da Zazaca konuşanlar aslında kuzey Türkmen topluluklardır. Bu toplulukların gelişmesine 16.yy’da yaşanan siyasal olaylar damga vurmuştur. Bu olgu Cemal Şener tarafından sahada yapılan araştırmalarda da sosyolojik delilleriyle açıkça ortaya konmuştur.

Alevilerin Türkmen kimliğine karşın, Alevileri Zaza, Zazaları da Kürt sayma çabası, Kürtçülerin en eski çarpıtmalarındandır. Kürt Teali Cemiyeti üyesi Nuri Dersimi Dersim ve Varto’daki Zazalarının Alevi kimliğini geriye atarak, Kürt kimliği içinde eritme tezini ileri sürmektedir. Oysa ki tarihi gerçekler ortaya koymaktadır ki Şafii Kırmançlar ile Alevi Zazalar veya Zazaca konuşan Türkmenler arasında tarihsel olarak da güncel olarak da antagonist olarak birbirini yok eden, birbiriyle çelişen topluluklardır. Bu günümüzdeki ilişkilerde de açıkça görülmektedir. Bu çelişkiyi yok sayarak Kırmançlar ile Alevileri aynı Kürt milleti içinde saymak, aslında artı ve eksinin birbirini yok etmesi gibi Kürt bütününü yok edecek bir tezdir.

Günümüzde Alevi Zazalar olarak tanımlanan gruplar başlıca uşaklılar, oymaklılar veya ocaklılar olarak isimlendirilmektedir. Uşaklılar Şeyh Hasanlı ve Seydani uşaklıları olarak ayrılır. Şeyh Hasanlılar Abbas, Bahtiyar, Beyt, Butikan, Ferhat, Gulabi, İkasorlu, Karaballı, Karakali, Kormeşliler, Laçin, Seyit Uşakları olarak tanımlanmaktadır. Seydani Uşaklıları ise Arslan, Asuran, Bal, Birmanlı, Gevanlı, Keçeli, Koç, Maksut, Refik, Şan, Süleyman ve Topuz Uşaklarıdır.

Dersimli oymakları ise Abdalan, Alan, Arelli, Balaban, Caferan, Dameran, Elhanlı, Hadikan, Haydaran, Hormekli, İzollu, Karsanlı, Kemanlı, Kabanlı, Kureşanlı, Lolan, Pilvenki, Lutanlı, Silanlı, Hilanlı, Savanlı, Yusufhanlı gibi oymaklardır. Oymaklar veya uşaklar isimlerini ilk dedeleri veya geldikleri yerden alırlar. Bu aslında Türkmen oymaklarının isimlendirilmesinde geçerli olan genel kuraldır. Ocaklar ise pirlerin, dedelerin ve babaların isimlerine göre ayrılırlar. Bunlara Kureşanlılar, Baba Mansurlar, Pir Sultanlar, Avu İçenler, Uryanlar, Hızırlar, Seyidler, Sabuyanlar, Sinemililer, Şeyh Ahmetliler, dedelerinden türüyen Dede Cemal ocakları gibidir.

Türkmen topluluklarıyla birlikte Horasan ve Harezm’den gelen bu topluluklarının anlaşılması aynı zamanda gerek Selçuklular gerekse Harezmşahlar döneminde Türkmen beyliliklerinin egemenliği altında Türkmenlerle birlikte yaşayan Lur, Gur, Goran ve Kellur gibi eski Farsi topluluklarının anlaşılması demektir.

Zazalık Türkmenlerin eski Farsça konuşması olgusudur

Bu gruplar Doğu Anadolu’ya Türkmenler tarafından daha doğudan getirilmiştir. Bu İslam öncesi eski Fars dillerini Türkmen gruplar Yavuz Sultan sonrası konuşmaya başlamışlardır. “Zaza etnisi” bu süreçte gelişmeye başlamıştır. “Zazalık” Türkmenlerin eskiden beri içlerinde yer alan bazı toplulukların eski Farsi dilini konuşmaya başlaması olgusudur. Bu Alevi topluluklar Safevilerle birlikte Sünnilikten çıkarak Kızılbaşlığa dönen Türkmen ve onlara bağlı Farsi gruplardır. Bunların Arap Aleviliği veya Sasani Yezdaniliği ile hiçbir ilişkisi yoktur.

16.yy’a kadar Akkoyunlu yönetimi altında bu grupların dini Sünni’dir. Bu gruplar Safevilerle Alevileşmiş, Osmanlılar döneminde de Zazaca konuşmaya başlamışlardır. Bunların isimlerine bakıldığı zaman Balaban, Koç, Alan, Lolan, Abdalan gibi Türk isimleri yanı sıra han kelimesinden gelen İlhanlı, (H)anlı gibi Türk isimleri yaygındır. Özellikle Dersimli oymaklarda han ismi yaygındır. Şerefname’de geçen Çemişkezekler ve Pazukilerin federasyonları diğer Türkmen kabileleri ile birlikte kaybolmuş, yerlerini bu yeni hanlı kabileler almıştır. Bu Türkmen gruplar Lur ve Gurlarda yer almış veya Horasan ve Luristan’dan İlhanlılar ile birlikte gelen iki dilli topluluklardır.

Bu grupların eski mezar taşlarında görülen koç çizimleri kökensel olarak Akkoyunlu ve Karakoyunluları işaret etmektedir. Aslında Koyunlular Ak yani batı ve Kara yani kuzey-doğu başlığıyla ayrılan Türkmen boylarıdır. Başlıca Bayat, Bayındır, Doger, Purnaklı, başat Türkmen konfederasyonları burada yer alır. Bunların yanı sıra Celayir, Oyrat, Sulu gibi Tatar konfederasyonları da İlhanlılar döneminde Doğu Anadolu ve Diyarbakır, Musul bölgelerinde kesiksiz olarak yönetimi ele almışlardır. İlhanlı sonrasında Tatar konfederasyonlarının içinde Türkmen federasyonları egemenleşmiştir. Bu Kızılbaş Türkmenlerin Zazalaşmasının tek nedeni Yavuz Sultan’ın Doğu Anadolu’da egemen olmasından sonra hayatta kalabilmek mücadelesidir.

Anadolu Türkmen Aleviliği ve yol ayrımları

Bu toplulukların Akkoyunluların Erdebil tekkesinin Şeyh Caferi ile beraber Kızılbaşlık ve isyancı bir kimliği seçmeleriyle birlikte bunlara bağlı halifelerin de Anadolu’da, Teke’de, Diyarbakır’da, Musul’da etkisiyle Şah İsmail’e bağlı olan Aleviliğe geçmiştir. Anadolu Aleviliği olarak ortaya çıkan bu Türkmen kabilelerinin en tipik örneği, Osmanlı zulmüne karşı baş kaldıran Şahkulu Türkmenleridir. Keza Şah İsmail’in Şia fıkhı ile devletleşmeye başlamasıyla birlikte bu Türkmenler Şah İsmail ile de çelişmeye başlamıştır. Esas olarak Osmanlı ordusunun, yeniçerilerin ideolojisi olan Hacı Bektaş Veli’nin yolu ile Safevi Şiiliği ve Türkmen Şahkulu yolu arasında Alevi kitleler sıkışmaya ve yol ayrımına gelmeye başlamıştır.

Başlangıçta Türkmen ağırlıklı olan Osmanlı ordusunda Bektaşilik yeniçerilerin ideolojisini oluştururken, Şah İsmail’in Şiiliği seçmesiyle Türkmenler iki kutup arasında kalmıştır. Osmanlı ile Türkmenler arasındaki geleneksel çelişki giderek Şah İsmail ile Osmanlı çelişkisine eklemlenmiştir. Oysa Safevi ve Osmanlı çelişkisi dini ve mezhepsel değil aslında daha çok ekonomik nedenlidir ve dünya sisteminin en önemli ticaret yollarından birine ve Basra Körfezine sahip çıkma mücadelesinden kaynaklanmaktadır. Anadolu Aleviliğinin yol ayrımı Şahkulu’nun Şah İsmail tarafından öldürülmesi ve Şah İsmail’in İran Şia fıkhına geçmesiyle derinleşmiştir.

Alevilik ayrı bir etnik kimlik değildir; “Alevi milleti” ve kimliği uydurmadır

Anadolu Aleviliği Şafii Kırmançlar ve Anadolu Sünni Türklüğüyle de yolunu ayırdığı için sanki bir kimlik gibi belirmiştir. Oysa Alevilik ayrı bir etnos olmayıp sadece buradaki Türkmen gruplarının iki farklı devlet arasında kalmasından kaynaklanan bir olgudur. Bu nedenle “Alevi milleti” gibi bir olguyu savunmak, hem Türkler hem de Şafii Kırmançlar tarafından eleştirilmektedir. ABD ve AB’nin emperyalizmin bölüp parçalayarak kimlik yaratma politikası çerçevesinde Alevi etnik kimliği, “Alevi milleti” veya “Zaza milleti” kimliğini yaratma çabalarına sadece Türkler değil, Kürt kimliği yaratarak Zazaları ve Alevileri de bu kimlik içinde eritmek isteyen Kürtçüler de karşı çıkmaktadır.

Esas olarak tarih boyunca Zazalar veya Zazaların esasını oluşturan başat Türkmen kabileleri ile Kırmançlar arasındaki çelişki sabittir. Birbirini yok eden bu iki topluluk ve kimlik günümüz politikasında “Kürt” kimliği altında birlikte kullanılmaya çalışılması PKK’nın yeni bir tavrı ve stratejisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Emperyalistlerin ve PKK’nın Aleviler ve Zazalar üzerine Kürtleştirme politikası

Bu Nuri Dersimi gibi ilk Kürtçülerin Pan-kürdik çabalarında da görüldüğü gibi; Alevilik ve Sünnilik arasında tarihsel olarak zıt ve farklı gelişmeleri yaratan iki farklı dinamiği, laik bir kurguyla yok sayan Kürtçülüğün bugüne yansımasıdır.

Zazalar eski Farsçayı, Lur ve Gur dillerini konuşan bir grup iken Kırmançlar yine Selçuklulara bağlı olarak Orta Asya’dan Anadolu’ya gelirken Doğu İrancısı olan Derice denen ve Tacikçiye yakın ayrı bir dil konuşmaktadırlar. Zazalar İslam öncesi eski Farsçanın devamı olan bir dili konuşurken, Kırmançlar Arap ve İslam etkisinden sonra Partlardan kalma bu eski Farsçanın tamamen ortadan kalkmasından sonra Selçuklu egemenliği altında yeniden ortaya çıkan Derice denen Tacikçeyi konuşur. Selçuklular bu yeni çıkan Doğu Farsçasını giderek benimsedikleri için Kırmançlar gibi onların egemenliği altında olan tüm topluluklar da bu dilin etkisi altına girmiştir.

Görülebileceği gibi her iki dil ve topluluk birbirinden tamamen ayrıdır ama ortak yönleri Türkmen konfederasyonlarının koruması ve egemenliği altında gelişmeleridir.

Zazalar ve Kırmançlar hem dilleri, hem dinleri hem de ırkları birbirinden tamamen farklı iki topluluk olmalarına rağmen günümüzde bu gerçeklikler yok sayılarak ayrı bir Kürt kimliği altında kaynaştırılmak istenmektedir. Burada ABD ve AB emperyalistlerinin ve onların stratejileriyle güdümlü olarak çalışan Kürtçü akımın ve PKK’nın Zazalar ve Aleviler üzerindeki yeni politikalarının önemli bir yeri vardır.

Ancak bu konuya gelecek sayıda devam etmek ve tarihi etnojenez oluşumların günümüz siyasetine yansımasını daha ayrıntılı olarak ele almak daha yerinde olacaktır.

 
Bugün 1 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol